Arda Turan Fan Club
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arda Turan Fan Club

Aranan Hersey Burda!!!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Şampiyonluğun Öyküsü

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:02 am

Şampiyonluğun Öyküsü-1

İşte Bahri Havadır'ın kaleminden şampiyonluğun öyküsünün ilk bölümü:

1-Sezon boyunca 6 maç seyircisiz oynadılar
2-Gün geldi para sıkıntısı çektiler
3-Ağabeyler ceplerinden gençlere harçlık verdiler
4-Bütün bir sezon boyunca sakatlıklarla boğuştular
5-Ligin bitmesine 6 hafta kala hocasız kaldılar
6-Yemin ettiler, gece gündüz Florya’da kaldılar
7-Ölümüne çalıştılar, inandılar ve mutlu sona ulaştılar

GERETS AĞLAYARAK GİTTİ, KALLİ PROTESTOLARLA GELDİ
Adnan Polat, Feldkamp’ı kabul ettirmek için Canaydın’dan İcra Kurulu Başkanlığını istedi. Bunun karşılığında tüm sorumluluğun kendisinde olacağını bildirdi. 3 Haziran 2007’de Kalli ile ilgili toplantıda 7 yönetici “Bu yaşlı adamla bir şey olmaz” diyerek Feldkamp’ı veto etti. Sonunda Polat’ın dediği oldu...

Galatasaray’ın bugününü anlamak için dününe bakmak, yakın geçmişini mercek altına almakta büyük fayda var... Bu yüzden şampiyonluk hikayemizde önce Özhan Canaydın’ın son kez başkan seçildiği döneme ve Teknik Direktör Erik Gerets’in gönderilmesi sürecine şöyle bir göz atalım. Neden Canaydın’ın başkan seçildiği dönem? Çünkü Adnan Polat uzun bir aradan sonra Galatasaray yönetimine ilk kez girmişti. Hem de istemeye istemeye.

İŞ MARTTA BİTTİ
Canaydın onu ikna etmek için, bir sonraki dönemde başkanlık sözü vermişti. Yani bugünün tohumları, ta o zamanlar atılmıştı. Peki neden Erik Gerets’in gönderilmesi? Çünkü Polat ile arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Onun yapmak istedikleriyle, Gerets örtüşmüyordu. Kafasındaki isim ise çoktan belliydi; Karl Heinz Feldkamp... Nam-ı diğer Kalli. Gerets başarılıydı, bir sezon önce bütün sıkıntılara, bütün yokluklara rağmen takımı şampiyonluğa taşımıştı ve Galatasaray’da kalmayı çok istiyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse camiada onunla devam edilmesi görüşünü savunanlar da az değildi. Belçikalı teknik adamın sözleşmesinde 31 Aralık tarihinde dolan opsiyon maddesi uzatıldı.

Kulislerde konuşulanlar ise çok farklıydı... Mustafa Denizli haberlerinin arasında Polat, Feldkamp ile çoktan dirsek temasına geçmişti. Beyaz Tilki Türkiye’ye geldiğinde onun otelinde kalıyor, ikili sık sık fikir alışverişinde bulunuyordu. O zamanın yöneticisi, şimdinin başkanı, Feldkamp’la Mart ayında her konuda anlaşmıştı.

BİR GÜN DÖNERİM
Alman hocanın Galatasaray’ın başına geçmesinin önünde iki engel vardı... Birincisi sözleşmesindeki opsiyon kullanılan Gerets, ikincisi ise yönetim içindeki muhalefet... Gerets, ikinci kez takımı şampiyonluğa götürseydi, yapılacak bir şey yoktu, görevine devam edecekti. Ama Cim Bom geçtiğimiz yıl şampiyon olamadı. Lig bitti, Gerets ağlayarak gitti. “Bir gün yollarımız mutlaka bir yerlerde kesişecek” diyen tecrübeli çalıştırıcıyı havalimanında sadece Bülent Tulun uğurladı. Yönetimi ikna etmek ise Adnan Polat için çok ama çok zor oldu. Çünkü, Kalli’nin yaşı büyük bir tartışma konusuydu. Polat, Feldkamp’ı kabul ettirmek için Başkan Canyadın’dan İcra Kurulu Başkanlığı’nı istedi.

POLAT YALNIZ KALDI
Bunun karşılığında ise tüm sorumluluğu üstlendi. Canaydın’ın dediği gibi, başarı da, başarısızlık da ona aitti. 3 Haziran 2007’de Kalli ile ilgili yönetimi bilgilendirme toplantısı ise oldukça hararetli geçti. 7 yönetici, “Bu yaşlı adamla bir şey olmaz” diyerek, toplantıyı protesto etti. Hatta Polat’ı kendisini destekleyen yöneticiler Celal Gürcan ve Fatih Gökşen bile yalnız bıraktı. Ama sonunda günahı ve sevabı ile tüm sorumluluğu üstlenen Polat’ın dediği oldu. 73 yaşındaki Feldkamp, Galatasaray’ın hocasıydı.

DEVRİM ÇOCUKLARINI YİYOR
Galatasaray’da daha önce de takımı çalıştıran ve “Disiplin” abidesi olarak lanse edilen Karl Heinz Feldkamp’ın teknik direktörlüğe getirilmesi, takımda köklü değişikliklerin yapılacağının da ilk sinyalleriydi. Gerçekten de böyle bir revizyona ve yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardı. Üst üste kazanılan 4 lig şampiyonluğu, UEFA ve Süper Kupa zaferlerinin yaşandığı 1996-2000 döneminin mirası çoktan bitmiş, sonraki dönemlerde izlenen yanlış transfer politikaları, kulübün ekonomik darboğazda olmasından kaynaklanan futbolcuya dayalı düzen “Avrupa’nın Kralı”nı yerel bir takım haline getirmişti. Üstelik bu düşüş döneminde, ezeli rakip Fenerbahçe yükselen bir değer olarak dikkat çekiyordu.

FENER’DEN O GOLLER YENİR Mİ!
Daha Feldkamp işbaşı yapmadan yaprak dökümleri de başladı. Ama giden isimler daha işin başında çokça tartışma yarattı. 1 Haziran’da Mondragon Köln yolunu tuttu. Kolombiyalı file bekçisi “Galatasaray, kalesini her zaman tecrübeli ve kaliteli bir isme emanet eder” düşüncesinin son temsilcisiydi. Takımdan ayrılışı tepki uyandırdı. Yönetime göre yüksek olan ücretinde indirim istendi, Mondrogon ise bunu kabul etmemişti. Ancak perde arkasında farklı şeyler söyleniyordu: Mondragon gibi bir kalecinin Fenerbahçe maçlarındaki performansı ve yediği goller, kabullenilemiyordu. 8 Haziran’da Iliç’in Salzburg’a verilmesini kimse anlamlandıramamıştı. Sırp yıldız, Gerets döneminin parlayan yıldızıydı... Futbolu ve attığı gollerle, takıma büyük katkı yapmıştı. Bu işe sevinen tek taraf, Salzburg oldu. Çünkü kaliteli bir “10” numarayı çok ucuza kapatmışlardı. Iliç, ileride Lincoln’le epeyce kıyaslanacaktı. Gerets’in bir başka vazgeçilmezi Tomas da yüksek maliyet kurbanı olmuş ve Rusya yolunu tutmuştu. Altın çağın yadigarlarından Ergün Penbe’nin sözleşmesinin uzatılmaması ise ne kadar ciddi bir operasyon yürütüldüğünün bir kanıtıydı.

KALLİ’DEN İCRAATLAR!
Dört yıldızın üzerinin bir hamlede kalemle çizilmesi camiada deyim yerindeyse deprem etkisi yarattı. 200 milyon dolarlı bulan borçla bir takımı sil baştan yaratmak ve üstelik de yarışmacı olabilmek düşüncesi tüyleri ürpertiyordu. Ama Galatasaray’da değişim rüzgarları yeni yeni esmeye başlamıştı. Cim Bom rüzgara yelken açmış gidiyordu, rotasından şüphe duyan insanların sayı hiç de az değildi. Ve Sarı-Kırmızılı ekipte inanılmaz bir futbolcu sirkülasyonu başladı. Uzun süren ön libero arayışları sonucunda Galatasaray Futbol AŞ. Genel Müdürü Adnan Sezgin Tobias Linderoth ile anlaştı. Sezgin İsveçli yıldızı “İşte bizi taşıyacak adam” sözleriyle lanse etti. Linderoth ise 14 Haziran’da objektiflerin karşısına geçerek “Her futbolcu için Galatasaray’da oynamak büyük bir fırsattır” dedi. (Söyledikleri doğruydu ama o çok fazla oynama şansı bulamadı.) Tomas’ın da gidişinden sonra savunmaya mutlaka takviye yapılması gerekiyordu. İşte Feldkamp’ın da tartışma yaratan icraatları bu noktada start aldı. Beyaz Tilki, Almanya İkinci Ligi takımlarından Kaiserslautern’de forma giyen “Müthiş bir yetenek” dediği İsmael Bouzid’i Galatasaray’a kazandırdı. (Evet, Galatasaray bu işten çok kazançlı çıktı! Bouzid bırakın oynamayı çoğu maçta 18 kişilik kadroya bile giremedi.)

YENİ HAGI LINCOLN
İçinde bulunduğu ekonomik koşullar “Süper Star” transfer etmeye hiç de müsait olmayan Galatasaray yönetimi, bu sorunu kimilerine göre ustaca manevralarla, kimilerine göre de geleceğini ipotek altına alarak çözdü. Sarı-Kırmızılı camiada en çok özlemi duyulan futbolcu tipi “10” numaraydı.

Galatasaraylılar, Hagi’nin futbola veda edişi sonrası, takımın liderliğini üstlenebilecek, sahadaki 11’in beyni olacak, bir oyun kurucu özlemiyle yanıp tutuştu. Hagi’nin yerini alacak isim olarak Cassio Lincoln’ün ismi telaffuz edilmesi camiada büyük bir memnuniyetle karşılandı. Uzun uğraşlar sonucu, Brezilyalı yıldız ve kulübü Schalke ikna edildi. Tecrübeli futbolcuyla yıllık 2.5 milyon eurodan 4 yıllığına anlaşmaya varıldı. Lincoln, transferi karşılığında Galatasaray’dan her türlü garantiyi alırken, cebine de keş 3.5 milyon euro konduğu ileri sürüldü.

Lincoln’ün transferini kamuoyuna ilk duyuran isim Çorlu Galatasaraylılar Derneği’nde Başkan Özhan Canaydın’dı. Bu haber camiada büyük sevinç yarattı. Çünkü Galatasaray’ın artık yeni bir “Hagi”si vardı. Ayrıca taraftarlar, yıldızlar topluluğu haline gelen Fenerbahçe karşısında artık başını dik tutabilecekti.

Lincoln’ün transferiyle takımda küçük çaplı bir kriz yaşandı. Krizin baş aktörü ise gelecekte çok tartışılacak bir isim olan Necati Ateş’ti. 10 numaralı formayı giyen Necati, formanın Lincoln’e verilmesine tepki gösterdi. Yıldız futbolcu Haldun Üstünel’le tartıştı ama sonunda 10 numarayı vermeyi kabul etti. Necati’nin bozulduğu olay, şahsen anlatımıyla forma numarası değildi. Üstenel’in kendisine sormadan Lincoln’le 10 numarayı vermesiydi. Necati, aynı zamanda uygun bir lisanla Lincoln’e hoş geldin dediğini ve formayı kendisine sunduğunu da söyledi. Ardından 35 numarayı sırtına geçirdi.

Lincoln’ün 25 Haziran’da İstanbul’a ayak basışında deyim yerindeyse yer yerinden oynadı. Aynı dönemde daha önceden anlaşmaya varılan Servet Çetin, Orkun Uşak, Serkan Çalık, Barış Özbek ve İsmael Bouzid’le de sözleşme imzalandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:03 am

Şampiyonluğun öyküsü-2



İKİNCİ ŞOK DALGASI
Galatasaray’daki operasyonun ikinci dalgası hazırlık döneminde yaşandı. Feldkamp, kısa bir futbolcuları tanıma sürecinin ardından kimleri göndereceğini kafasında şekillendirmişti bile. Hatta Bochum maçı oynanırken Kalli’nin yardımcısı Burak Dilmen’e Necati Ateş için “Bavulunu toplasın, gitsin” dediği ileri sürüldü. Bu iddianın gerçek olduğu da çok yakında ortaya çıktı. 73 yaşındaki Beyaz Tilki’nin istemediği futbolcular Necati ile birlikte Hasan Kabze, Orhan Ak, Emre Aşık ve Cihan Haspolat’tı. Bu oyuncular için sürgün hayatı başlıyordu. Daha sezon start almadan gelen ikinci operasyon, bir kez daha camiada tartışmalara neden oldu. Ama Feldkamp’ın kararları anayasa maddeleri gibiydi. Değiştirilmeleri neredeyse imkansıza yakındı. Özellikle Necati Ateş’in gönderilmesi büyük tepki yarattı. Golcülüğü ve kalitesi ile takıma önemli katkılar sağlamış Necati’nin biletinin kesilmesinin perde arkasındaki gerçek epeyce merak konusu oldu.

HAKAN ŞÜKÜR PARA ETMEZ!
Çok yakın bir zamanda basına alaycı açıklamalarıyla da gündeme gelecek olan Feldkamp’ın, “Hakan Şükür’den para kazanamazsınız. Ancak Necati’den kazanma ihtimaliniz oldukça yüksek” şeklindeki sözleri pek inandırıcı değildi. Bazı çevreler, Necati’nin özel yaşantısı ve disiplinsiz tavırları nedeniyle yönetimin de istemiyle gönderildiğini iddia etti. Ama yıldız oyuncu, takımdan koparılış şekline çok içerlemişti. Hem çok sevdiği camiadan ayrılmak zorunda bırakılmış, hem de önü tıkanmıştı. Çünkü onu Avrupa’dan isteyen çok sayıda kulüp vardı.

TAKIMDAN FAZLA UMUT YOKTU
Ancak sorunlu bir futbolcu gibi gösterilmesi, kendisine Avrupa’da transfer kapılarını kapatmıştı. İşte Galatasaray, Turkcell Süper Lig’de 2007-2008 sezonuna bu ruh haliyle başladı. Feldkamp’ın demir yumruğunu masaya indirişi ile birlikte takımın neredeyse yarısı operasyonlara kurban verildi, gidenlerin yerini yenileri aldı. Basında Feldkamp’la futbolcuların anlaşmazlıkları ön plana çıktı. Bunlar da yetmezmiş gibi Galatasaray, geçen sezondan kalan cezası nedeniyle evindeki beş maçını boş tribünlere oynayacaktı. Doğrusunu söylemek gerekirse, “Kimyası kısa bir sürede büyük bir değişime uğramış” Galatasaray’dan pek fazla umut yoktu. Üstelik, 2000’li yıllarla birlikte başlayan ekonomik buhran da tam seyir devam ediyordu.

İLK BÜYÜK KRİZ
Cim Bom’da ilk büyük çaplı krizi Ümit Karan-Fenerbahçe flörtü nedeniyle yaşandı. Galatasaray’ın Gökhan Ünal konusundaki ısrarlı tutumundan dolayı morali bozuk olan Ümit Karan’ın Fenerbahçe ile anlaştığı haberi gündeme bomba gibi düştü. Sarı-Lacivertli kulüpten bir yöneticinin yıldız futbolcunun menajeri Harun Aslan’ı aradığı, onun da Galatasaraylı yöneticilere durumu bildirdiği ileri sürüldü. Fenerbahçe bu iddiaları yalanlarken, Yönetici Haldun Üstünel ise bu teklifin doğru olduğunu futbolcularıyla görüşüp teyit ettiklerini açıkladı ve Sarı-Lacivertliler’in davranışının etik olmadığını belirtti. Üstünel, aynı zamanda Ümit’e ayrılmak isteyip istemediklerini sorduklarını ancak futbolcunun bu konuda bir şey söylemediğini de vurguladı. Feldkamp’ın meşhur kadro dışı bırakma kararları da Ümit’le birlikte start aldı.

YÖNETİM ÖFKELİYDİ
Galatasaray Yönetimi, Ümit Karan’ın gelişmeler karşısında takındığı tavır nedeniyle öfkeliydi. Alman çalıştırıcı, Ümit’in aldığı teklif nedeniyle kafasının karışık olduğunu belirterek, yıldız futbolcuyu antrenmana almadı. Gerilim iyice tırmanmaya başlamıştı. Ancak tarihler 30 Haziran’ı gösterdiğinde problem çözüldü. Ümit, Galatasaray İdari Menajeri Mustafa Turgun ve Galatasaray Futbol AŞ Genel Müdürü Adnan Sezgin’i karşısına alarak, olayların kendisinin dışında geliştiğini ve hiçbir zaman “Gidiyorum” demediğini söyledi. Ardından da “Kulübümden ayrılmayı düşünmüyorum” ifadelerini kullandı. Bu görüşme sonrası hiçbir şey yaşanmamış gibi yola devam edildi. Bunun nedeni belki de Galatasaray’ın yeniden yapılanıyor oluşu ve bu aşamada yıpranma durumuyla karşı karşıya kalmayı hiç kimsenin istememesiydi.

YILDIZLAR UN UFAK
Feldkamp Galatasaray’da göreve başlar başlamaz, ağırlığını hissettirdi. Taviz vermeyen disiplinli yapısıyla, yaramaz çocukları hizaya sokmaya çalışan bir öğretmen görüntüsü çiziyordu. Çok geçmeden de futbolcularla arasındaki gerginlikler su yüzüne çıkmaya başladı. Tarih 2 Temmuz 2007... Alman çalıştırıcı, antrenman sırasında çok sinirlendiği Hasan Şaş’a düdüğünü fırlattı. Bu olay, idman sahasında buz gibi bir havanın esmesine neden oldu.

ŞOV İSTEMİYORUM
Feldkamp kendisine yöneltilen sorulara “Hasan’ın hareketleri gereksizdi. Şov yapan futbolcu istemiyorum” cevabını vererek konuya açıklık getirdi. Kalli’nin davranışı karşısında “Şaş”kına dönen Hasan, onun öfkesinden nasibini alan son futbolcu olmayacaktı. Feldkamp, lig maratonunda birçok kez futbolcuları değişik mevkilerde oynatmış ve bu uygulaması tartışma yaratmıştı. Alman hoca bunun yapacağının mesajlarını ise çok önceden hazırlık maçlarında vermişti. Ama belki de bu karşılaşmalar “Resmi” nitelikli olmadığı için pek dikkat çekmemişti. 1-0 kazanılan Andrelecht maçında yeni transferler yoktu. 3-1 kaybedilen Young Boys maçında Lincoln dışındaki tüm transferler forma giydi. Galatasaray’ın Düsseldorf’la 1-1 berabere kaldığı mücadelede de Brezilyalı ortalıkta gözükmedi. Nihayet 29 Temmuz’daki İstanbulspor maçında 20 bin taraftarın önünde siftahını yaptı.

TEK YETKİLİ POLAT
Ardından 3-3 biten Bolu maçında, Galatasaray formasıyla golü buldu. Ancak Karşıyaka ile yapılan hazırlık maçında yine yoktu. Sebebi ise ishal olmasıydı. Boluspor maçının ardından Feldkamp’ın kara listeye aldığı isim ise Arda oldu. Ertesi gün sabah yapılan antrenmanda herkesin ortasında “Performansından memnun değilim” diye bas bas bağırıyordu. Aynı gün yönetim cephesinde de bir gelişme yaşandı. Başkan Özhan Canaydın ve Adnan Polat, birlikte basın toplantısı düzenleyerek, futbol şubesinin kapatıldığı şeklindeki iddiaları yalanladılar. Aslında bu doğruydu. Canaydın, şubeyi lağvetmiş, tek yetkiyi Adnan Polat’a vermişti. Alman Hoca ise futbolcuların topu ayağında çok tutmasına, çalım atmasını kesinlikle istemiyordu. İstediği tek şey basit futbol ve tek top oynanmasıydı. Hedefindeki isimler bu kez Arda ile birlikte Sabri’ydi. Tecrübeli hoca, topla oynamayı çok seven iki futbolcuyu birden sahaya sürme lüksü olmadığını açık bir şekilde dile getirdi.

KRAL ERDİ MURADINA
Ç.Rize maçında fileleri iki kez havalandırıp 240 gollü Tanju’yu yakalayan Hakan Şükür, V.Manisaspor karşılaşmasında 241. golüne ulaşarak, lig tarihinin en golcü futbolcusu unvanını aldı.

Feldkamp faktörü, sezon öncesi yaşanan operasyonlar, her daim var olan ekonomik kriz ve 5 maçlık ceza, Lincoln’lü kadroya rağmen taraftarların aklına ister istemez “Yine kayıp bir sezon mu?” sorusunu getiriyordu. Ama Galatasaray, seyircisiz oynadığı maçta Çaykur Rizespor’u 4-0 gibi net bir skorla yenerek lige muhteşem bir başlangıç yaptı. Bu maçın Hakan Şükür için ayrı bir önemi vardı. Rekor canavarı, yeni bir unvan daha kazanmaya hazırlanıyordu. Yıldız futbolcu, Rizespor filelerini iki kez havalandırarak 240 golle Türk futbol tarihinin en skorer ismi olan Tanju Çolak’ı yakaladı. Rekoru kırmak içinse Vestel Manisaspor maçın beklemek zorundaydı.. Cim Bom’un yeni Hagi’si Lincoln de Rizespor önünde açılış golünü kaydederek, Galatasaray formasıyla lige iyi bir başlangıç yaptı. Ancak sakatlanınca yerini 65. dakikada Arda Turan’a bıraktı. 1-0 kazanılan Bursaspor maçında Hasan Şaş bir kez daha krize neden oldu. Daha önce Feldkamp’ın düdük fırlattığı yıldız futbolcu, Bursa’ya götürülmesine rağmen, kadroda yer almayınca karşılaşmayı tribün yerine Lig TV’nin aracından seyretti. Bu da Alman hocayla arasındaki gerilimi biraz daha yükseltti. Bursaspor maçının bir diğer olay adamı da Ayhan Akman’dı. 90 dakika sonunda Ayhan’ın topu Bursaspor tribünlerine atması rakip taraftarların büyük tepkisini çekti.

RAKAMLARLA HAKAN ŞÜKÜR
249: Lig tarinin en golcü futbolcusu
228: G.Saray’ın tarihinin ligde en çok gol atan ismi
19-32-38: Üç kez ligin gol kralı
1997: FIFA dünya gol kralı, dünyanın en iyi golcüsü ödülü
10: Avrupa kupaları gol kralı
63: Milli Takım’da en çok gol atan futbolcu
38: Avrupa kupalarında en çok gol atan Türk futbolcusu
22: Şampiyonlar Ligi’nde en çok gol atan Türk futbolcusu
9: Dünya Kupası’nda atılen en erken gol (9. saniye)
161: Toplamda en çok milli olan Türk futbolcusu
2: Avrupa Şampiyonaları’nda en çok gol atan Türk futbolcusu
4: Milli Takım’da 2 defa bir maçta en fazla gol atan Türk futbolcusu
54: Bir sezonda en çok maç yapan Türk futbolcusu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:04 am

Şampiyonluğun Öyküsü-3

Dokunulmazlara dokunmak
Olay, Sarı-Kırmızılı camiada bomba etkisi yaptı. Kararından vazgeçirilemeyen Alman hoca, bu uygulamasıyla gerekli yerlere "Tek patron benim ve vazgeçilmeyecek futbolcu yoktur” mesajı veriyordu. Maç kaybedilseydi yaşananlar takım üzerinde kalıcı hasarlar bırakabilirdi
Tarih 29 Eylül 2007... Ligdeki ilk büyük sınav olan Beşiktaş derbisinin sabahı... Futbol dünyası, Hakan Şükür ve Cassio Lincoln’ün kadro dışı bırakıldığı haberleriyle çalkalanıyor... Gerekçe, Hakan Şükür’ün maçtan bir önceki gece kampta kızıyla kalması, Brezilyalı yıldızın da ilerleyen saatlere kadar yakınlarını ağırlaması...Galatasaray’da büyük bir şok yaşanıyor. Başkan Özhan Canaydın ve Adnan Polat, olaylardan haberdar olduklarında pek fazla bir şey yapamıyorlar. Çünkü derbiye sayılı saatler kalmış... Feldkamp’ın da "Nuh deyip, peygamber demeyeceğini” çok iyi biliyorlar. Futbolun patronu Polat, biraz da mecburiyetten "Hoca ne diyorsa, o olmalı” açıklamasını yaparak durumu kurtarmaya çalışıyor. Gün boyu merak edilen konu ise şuydu: Acaba iki yıldız derbiyi izlemek için stada gelecekler miydi? Evet geldiler, ama görünenin arkasında çok büyük fırtınalar koptu.

HAKAN’I YOLDAN DÖNDÜRDÜLER

İddialara göre yıllarını Galatasaray’a veren, Sarı-Kırmızılı forma altında büyük başarılar yaşayan, kırılmadık rekor bırakmayan Hakan Şükür, böylesine bir sebepten dolayı kadro dışı kalmasına çok bozulmuştu. Onuru kırılmış ve incinmişti... Futbolu bırakma kararı aldı. Memleketi Sakarya’ya gitmek üzere eşyalarını topladı. Cep telefonunu da kapatmıştı. Adnan Polat, ona ulaşamayınca, eşini aradı. Hakan’ı güçlükle de olsa ikna etmeyi başardı. Lincoln de olaydan en az Hakan kadar etkilenmişti. O da ülkesine dönmek istedi. Ama benzer bir şekilde ikna edildi. İkilinin stada gelmelerinde ise Adnan Sezgin ve Mustafa Turgun’un büyük çabaları vardı. Galatasaray, eğer o gün Beşiktaş’ı 2-1 yenmemiş olsaydı, bu olay çok daha ağır sonuçlar doğurabilirdi. Neyse ki Feldkamp’ın Cim Bom’u sezonun ilk derbisinden galibiyetle ayrılmıştı ve kazanan her zaman haklıydı.
KİMSE KENDİNİ BÜYÜK GÖRMESİN
Alman çalıştırıcının konuyla ilgili "Yıldızlar da kadro dışı kalabilir. Hiç kimse kendini büyük görmemeli” sözlerinin altında çok şeyler yatıyordu. Kalli, dokunulmazlara dokunmuş ve deyim yerindeyse tabuları yıkmıştı. Hem yönetime hem de futbolculara gerekli mesajlar gönderilmişti... Galatasaray’da takımın tek patronu oydu ve vazgeçilemeyecek futbolcu yoktu. Bu Hakan Şükür ve Lincoln olsa dahi... Galatasaray Beşiktaş maçından kısa bir süre sonra UEFA Kupası’nda Sion 3-2 yenildiği karşılaşmanın rövanşa çıktı. Sarı-Kırmızılı ekip Ali Sami Yen’de rakibi 5-1’lik skorla ezdi ama bu da suların durulması için yeterli olmadı.
Koca yürekli ama çıtkırıldım
Cim Bom’un deplasmanda Kayserispor’la 1-1 berabere kaldığı maçın öncesinde Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz için Sarı-Kırmızılı yöneticilerin gizli pazarlık yaptığı haberi ortalığı kasıp kavurdu. Futbolcuları hakkında çıkan transfer dedikodularına tepki göstermek için İstanbul’un işlek caddelerine afişler astıran Kayserispor’un Menajeri Süleyman Hurma, böyle bir şeyin olmadığını ve kesinlikle futbolcu satmayacaklarını biraz da öfkeli bir şekilde dile getirdi. Oysa Adnan Polat aynı dönemde "Golcüye ihtiyacımız var” şeklindeki yorumlarıyla basında boy gösteriyordu. Ancak Galatasaray’da bu iki futbolcuyu almak için para yoktu. Ligin 9. haftasında Galatasaray evinde Ankaraspor ile 0-0 berabere kalırken, tırmanan terör olayları sırasında Lincoln Türk halkına verdiği destekle gönüllerde taht kurdu. Eğer o gün gol atsaydı tişörtüne yazdırdığı "Teröre Hayır” yazını çıkartıp, terörü lanetleyecekti. Ama gol atamadı. Ankaraspor maçı Brezilyalı yıldız için çok kötü geçti. Hem Galatasaray evinde iki puan bıraktı, hem de kendisi sol baldırından sakatlandı. Kulüp doktorları sambacının 10 gün yeşil sahalardan uzak kalacağını açıkladı. Spor yazarları üst üste gelen ikinci sakatlık sonrası Brezilyalı yıldıza yaftayı hemen yakıştırdı: "Çıtkırıldım Lincoln.”
Sus aman kimseler duymasın
Şimdi biraz geriye dönelim... Karşıyaka ile oynanan hazırlık maçına... Necati Ateş ve Hasan Kabze gibi Turkcell Süper Lig’in iki önemli golcüsünü gönderen Feldkamp, Karşıyaka ile yapılan karşılaşmayla aynı gün yönetimden bir forvet istedi. Ve harıl harıl golcü arayışları başladı.. Olay Hakan Şükür ve Ümit Karan gibi isimleri olumsuz etkileyince, Feldkamp 1-0 kazanılan Ankaragücü maçının ardından iki yıldızı alarak basın toplantısı düzenledi. Burada verilmek istenen mesaj özellikle Hakan ve Ümit için "Biz buradayız ama yönetim istiyorsa golcü alsın” şeklindeydi. 30 Ağustos tarihi Galatasaray için önemli gelişmelerin yaşandığı bir gündü. Cim Bom, UEFA Kupası 2. ön eleme turu ilk maçında Ali Sami Yen’de Slaven Koprivnica’yı Ümit ve Hakan’ın golleriyle 2-1’lik skorla geçiyor, aynı zamanda yönetim anlaşmaya vardığı Nonda’yı gizlice İstanbul’a getiriyordu.
CİM BOM BALTA’YI KAPTI
Adnan Sezgin, daha sonra bu gizliliğin sebebini şu çözlerle dile getiriyordu: "Nonda’nın transferini Slaven maçı öncesi açıklasaydık, takımın motivasyonu bozulurdu.” Şimdi Galatasaray’ın üç süper golcüsü vardı: Hakan Şükür, Ümit Karan ve Shabani Nonda... Üçünün de kariyerleri yedek kalmayı pek fazla hazmedemeyeceklerinin bir göstergesi gibiydi. Nitekim de ilerleyen dönemlerde öyle oldu... Galatasaray ilk puan kaybını V.Manisa deplasmanında 2-2’lik skorla yaptı. Aynı zamanda Hakan Balta’nın transferi için Ege temsilcisinin yöneticileriyle anlaşmaya varıldı. Karşılaşma öncesi Kalli’nin hışmına uğrayan isim ise kaleci Orkun oldu. Orkun, UEFA Kupası’ndaki Slaven maçında penaltı yaptırdığı için kesik yedi. Feldkamp kaleyi Aykut’a vermişti. Hakan Şükür, bu karşılaşmada 241. golüne ulaşarak Türk futbol tarihinin en golcü futbolcusu unvanını Tanju Çolak’ın elinden aldı. Kaybedilen 2 puanın ardından Aslan, Konyaspor maçında adeta kükredi. Rakibini 6-0 yenerek rakiplerine gözdağı verdi. Feldkamp, Ümit ve Ayhan gibi isimleri yedek soyundururken, ilk kez on birde yer alan Nonda 2 golle şov yaptı.
CARRUSCA İTİRAFI
Hakan Şükür kazanılan penaltıyı Nonda’nın kullanmasını isteyerek, yeni takım arkadaşına jest gösterisinde bulundu. Konya maçı ile birlikte Servet de ileride taraftarın sevgilisi olmasını sağlayacak savaşçı kimliğini yavaş yavaş göstermeye başladı. Daha önce Fenerbahçe formasını giyen ve Daum zamanında çok hata yaptığı için gönderilen Servet’e, tam da bu nedenlerden dolayı şüpheyle bakılıyordu. Ancak yıldız futbolcu Konya önünde kırık kaburga ile oynayarak ileride alacağı "Cesur Yürek” unvanının da temellerini atmış oldu. Bir dönem öncesinin süper transferi (!) Carrusca on birde yer alarak sezonun siftahını yaptı. Feldkamp’ın UEFA Kupası’nda deplasmanda Sion’a 3-2 yenildikleri maç sonrası Carrusca için yaptığı yorum ise itiraf gibiydi: "Yanlış yaptım, insanlar hatalarından ders almalılar...”
Boşa çıkan umutlar
Galatasaray her zaman için Türk futbolunun Avrupa’ya açılan kapısı olmuştu. 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa, her zaman Sarı-Kırmızı renklere gönül verenlerin gurur kaynağı oldu. Bir Türk takımı için Avrupa’da kupa kaldırmak müthiş bir rüyaydı ve Galatasaray, hem de iki kez kupa kaldırarak bu rüyayı gerçeğe dönüştürmüştü. Elde edilen başarı, sonraki dönemde beklentileri hep yüksek tuttu. Ancak başarısızlık da beklenilmeyecek kadar yüksekti.
MUHTEŞEM RÖVANŞ
Yönetimin Galatasaray’ı yeniden yapılanmaya götürmesi, kıt imkanlara rağmen Lincoln ve Linderoth gibi maliyeti fazla isimleri transfer etmesinin başlıca nedenlerinden biri de "Avrupa Aslanı’nı” geri getirmekti. Galatasaray UEFA Kupası ön eleme turunda Slaven’i her iki maçta da 2-1’lik skorlarla, 1. turda da Sion’u da deplasmanda 3-2 kaybettiği maçın rövanşında 5-1’lik skorla mağlup ederek, gruplara kalma başarısını gösterdi. Özellikle 5-1’lik galibiyet camiada umutları filizlendirmişti, Avrupa’daki şaşalı günlerin döneceğini düşünenlerin sayısı az değildi. Ama gruplarda Bordeaux ile oynanan ilk karşılaşma tam bir hayal kırıklığı oldu.
YERDEN KALKMADILAR
Galatasaray 2-1 yenilmişti. Gerçi rakip birçok asını oynatmamıştı ama Bordeaux gibi bir takıma dış sahada yenilmek kadar doğal bir şey yoktu. Galatasaraylı’nın canını acıtan şey, sahada takımından göremediği mücadeleydi. Hayal kırıklığı yaşayan sadece taraftar değil, aynı zamanda Feldkamp’tı. Alman hoca, "Oyuncularım 90 dakika boyunca yerden kalkmadı, o kadar düştüler ki inandırıcılıklarını kaybettiler” diyerek, aslında olayı çok iyi özetliyordu. Tecrübeli çalıştırıcının bu kez hedefindeki isim ise Linderoth’du.
Allah onu bize bağışladı
Galatasaray’da Beşiktaş derbisinin yankıları sürerken Başkan Özhan Canaydın da pankreas rahatsızlığı nedeniyle hastaneye yattı. Sarı-Kırmızılı kulüpteki başarısı tartışılsa da Canaydın, beyefendi kişiliği ve fair playe öncülük etmesi nedeniyle futbolun saygı duyulan bir aktörüydü. Rahatsızlığı büyük üzüntü yarattı. Kanser tanısının erken konulması ve hayata olan bağlılığı onu tekrar aramıza kazandırdı. Uzun bir operasyon sonrasında kanserli kitle temizlendi. Ayağa kalkar kalkmaz düzenlediği basın toplantısında duygu dolu anlar yaşandı. Başkan "Yıkılmadım, ayaktayım” mesajını verirken, gözyaşlarını tutamıyordu. Silah arkadaşlarının da durumu kendisinden farklı değildi. Özhan Canaydın sağlığını hiçe sayarak, 29 Kasım’da UEFA Kupası’nda Yunanistan’da oynanan Panianios maçına gitti. Aynı günün sabahında da Kulüpler Birliği Başkanlığı’na yeniden seçildi. Canaydın’a başkanlığı bırakması için eşi ve çocuklarının büyük bir baskısı vardı ama o kimseyi dinlemiyordu... Ta ki Galatasaray’daki genel kurul dönemine kadar...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:04 am

Şampiyonluğun öyküsü-4


FELDKAMP'A İLK MÜDAHALE
Galatasaray Gaziantep deplasmanında 1-1’lik skorla yenilmezlik unvanını sürdürdü. Ancak Servet’in son dakika golüyle mağlubiyetten kurtulan Cim Bom, 11. maçında 4. beraberliğini alarak hayal kırıklığı yarattı. Ortaya konulan futbol ise hiç kimseyi memnun etmedi. Günün konusu, Adnan Polat ve Haldun Üstünel’in, devre arasında soyunma odasına inmeleriydi. Polat ile Üstünel’in, Adnan Sezgin’i soyunma odasının dışında bırakarak Feldkamp’a müdahale ettikleri ve hesap sordukları konuşuluyordu.

"G.SARAY ARTIK BENİM İÇİN BİTTİ"
Polat, takımın başına geçmesi için büyük çaba harcadığı, kader birliği yaptığı Alman çalıştırıcı ile ilk kez karşı karşıya geliyordu. Galatasaray, ligde öyle ya da böyle yoluna devem ediyordu. Ancak UEFA Kupası’nda izlenen kötü grafik Helsinborg maçında da devam etti. Sarı-Kırmızılı ekip 8 Kasım 2007 tarihinde Helsinborg’la evinde oynadığı karşılaşmayı 3-2 kaybetti. Feldkamp, yenilen 2. golde hatası olan Sabri’yi kulübeye çekince, bir kez daha ortalık karıştı. Oyundan alınmasına tepki gösteren genç yıldız, tribünler tarafından yuhalandı. Sabri’nin “Galatasaray artık benim için bitti” dediği ve maç sona ermeden evinin yolunu tuttuğu ileri sürüldü. Bu iddiaları yalanlayan Galatasaraylı futbolcu ile Feldkamp arasında şiddetli geçimsizlik yavaş yavaş tırmanıyordu.

TRİBÜNLER BOMBOŞTU
Cim Bom’un evindeki sürgünü Gençlerbirliği karşılaşmasıyla sona ermişti. 5 maç seyircisiz oynama cezası dolan Galatasaray, bu sezon ilk kez taraftarın karşısına çıkıyordu. Ancak, taraftarın takıma inancı olmamasından mıdır bilinmez, tribünler bomboştu. Sarı-Kırmızılı ekip, rakibini 3-2 yenerken Feldkamp, Sabri’ye Helsinborg maçının faturasını, yıldız futbolcuyu kadroya almayarak kesti. Aynı dönemde Serkan Çalık’ın performansı yükseliyordu. Gurbetçi oyuncu, Trabzon deplasmanında 89. dakikada attığı golle Galatasaray’ın kazanmasını sağlayan isim oluyordu.

"HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR"
Sezon başından bu yana sakatlıklar nedeniyle büyük problemler yaşayan Galatasaray, 29 Kasım’da deplasmanda 3-0 kazanılan Panianios maçında bir yıldızını daha kaybetti. Tobias Linderoth’un kalça kemiğinde incelme vardı ve Teknik Direktör Feldkamp, risk alarak İsveçli futbolcuyu sahaya sürdü. Ancak sakatlığı nüksedince ikinci yarıda kenara çekmek zorunda kaldı. Tobias’ın sakatlığı ciddiydi. Ameliyat olması gerekiyordu. Gerekli operasyonun yapılmaması halinde sezonu kapatabileceği söyleniyordu. Durumu bu söylentileri ötesinde daha vahimdi. Kariyeri bile tehlikedeydi. Galatasaray Futbol A.Ş. Genel Müdürü Adnan Sezgin’in deyimiyle Linderoth takımı taşıyacak isimlerden biriydi. Ona bu kadar güveniliyordu. Sonuç itibarıyla İsveçli yıldız, bıçak altına yatarak, sezonu çok erken kapattı. Feldkamp, üst üste gelen sakatlıklar yüzünden çaresizdi. Bu yüzden kimi zaman oyuncuları farklı yerde oynatarak zorunda kalıyordu. Ya da unutulmuş isimlerle yaraya merhem olmaya çalışıyordu. Tobias, sezonu kapatınca sezon başında gönderilmesi gündeme gelen ancak son anda kalan, bir başka unutulmuşa sarıldı: Mehmet Topal. Genç oyuncu kendisine verilen şansı çok iyi kullandı. Müthiş bir gelişme kaydererek, ön liberonun değişmez ismi oldu. Galatasaray Linderoth’un yokluğunda ön liberoda büyük sıkıntı yaşayabilirdi ama Mehmet Topal, beklentilerin çok üzerine çıkarak, kendisine güvenenleri yanıltmadı. Şampiyonlukta da önemli pay sahibi oldu. Burada bir parantez açıp Panianios maçına dönelim: 83. dakikada fileleri havalandıran Hakan Şükür, direkt Feldkamp’a koşup sarıldı. Ortaya çıkan tablo, ikili arasındaki buzların eridiğinin bir göstergesiydi... Ancak bu konuda bir yargıya varmak için çok erkendi. Çünkü daha sezonun yarısı bile olmamıştı ve sezon başından bu yana yaşananlar, geleceğin de çok hareketli geçebileceğinin bir sinyaliydi.

"MUCİT KALLİ FENER'İN EKMEĞİNE YAĞ SÜRDÜ"
Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti, dünyanın sayılı derbileri arasındadır. Hatta bazı otoriteler tarafından en büyüğü olarak da lanse edilir. Cim Bom, 8 Aralık 2007’de Kadıköy’e giderken, farklı bir ruh hali içindeydi. Sarı-Kırmızılı ekip, o güne kadar hiç yenilgi almamıştı ve ezeli rakibi karşısında unvanını korumak istiyordu. Olayın farklı bir boyutu da Galatasaray’ın son 5 lig maçında Fenerbahçe’ye hep kaybetmesiydi. Yani Fenerbahçe mutlaka mağlup edilecek ve makus talih tersine çevrilecekti.

YÖNETİCİLERDEN FELDKAMP’A ÖFKE
Ancak Feldkamp faktörünü hiç kimse hesap etmedi. Ya da hesap edenler fazla sesini çıkartamıyordu. Daha önce Hasan Şaş’ı sağ bek oynatan Alman çalıştırıcı, derbide de Sabri’yi ön libero olarak sahaya sürdü. Ümit Karan ve Hakan Şükür gibi takımın en önemli iki kozu ise kulübede oturuyordu. Sonuç itibarıyla Galatasaray Florya’ya yine boynu büyük dönüyordu. 2-0 biten karşılaşmanın ardından yöneticilerin otobüsünde daha önce Erik Gerets’e olduğu gibi şimdi de Feldkamp’a büyük öfke vardı. Yöneticiler arasında da “Kalli, bir an önce bırakmalı, gönderilmeli” diyenler çoğunluktaydı. En başta da Fatih Gökşen... Ama Adnan Polat, “Feldkamp’ı ben getirdim. Ya benimle gider ya da sonuna kadar kalır” diyerek Alman çalıştırıcının önüne kalkan çekti.

CANAYDIN’IN YÜZÜNÜ GÜLDÜRDÜ
Derbi depreminin artçı dalgaları devam ederken, 13 Aralık tarihinde Aslantepe’nin nihai temeli de atılıyordu. Yılan hikayesine dönen projenin en sonunda hayata geçirilmesi en çok Başkan Özhan Canaydın’ın yüzünü güldürdü. Çünkü Canaydın, Galatasaray’ın geleceği olarak gördüğü bu projeye çok emek harcamış, engelleri aşmak için büyük mücadeleler vermek zorunda kalmıştı. En büyük arzusu ise başkan olarak stadın açılışını görebilmekti.

KIZGIN BOĞA SERVET
Galatasaray, Fenerbahçe mağlubiyeti ile kaybettiği liderliği, bir hafta sonra evinde ligin en formda takımı Sivasspor’u 2-0 yenerek tekrar geri alıyordu. Karşılaşmanın son bölümünde Nonda ve Barış’ın golleriyle gelen galibiyet, Galatasaray’da bozulan moralleri de yerine getirdi. Karşılaşmadan önce Aslantepe Stadı’nın şerefine havai fişek gösterileri yapılmıştı. Ama neredeyse Galatasaray’ın olaysız bir karşılaşması yoktu ve bu seferki krizin aktörleri Servet Çetin ve Arda Turan’dı. Servet’in attığı pasın kısa düşmesi üzerine Arda’nın yaptığı el hareketi, ortamı bir anda gerdi. Servet bir kızgın boğa gibi genç yıldızın üzerine yürüyüp, kovaladı. Takım arkadaşları Servet’i soyunma odasında da tutmakta güçlük çektiler. Feldkamp, Arda’yı sakinleştirmek için bitiş düdüğünün hemen ardından Hakan Şükür’ü genç oyuncunun yanına gönderdi.

OLAYIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Belli yaşanlar, takımın üzerindeki stresli ortamdan kaynaklanmıştı. Herkes gergindi... Saha içindeki bir tartışmanın bu kadar büyümesi aynı zamanda Galatasaray’ın her an patlamaya hazır bir bomba olduğunu gösteriyordu. Arda ise Servet’e kendisini taraftarın önüne attığı için sitem ediyordu. Kırgınlık fazla uzun sürmedi, olay kısa sürede tatlıya bağlandı. Cim Bom, ligin ilk yarısına deplasmandaki 0-0’lık G.Birliği Oftaş maçıyla son noktayı koyarken, Ankaragücü’nden transfer edilen Emre, kupadaki Bursaspor karşılaşmasında ilk kez Sarı-Kırmızılı formayı giydi. Feldkamp 2-2’lik sonucu konsantrasyon eksiliğine bağladı.

"HASAN YIKTI GEÇTİ"
Çekirge İstanbul Büyükşehir Belediye maçında bir kez daha sıçradı. Cim Bom, 2-0 geriye düştüğü maçta önce Hakan Balta, sonra da Ümit Karan’ın 90. dakikada bulduğu gollerle bir puanı kurtarmayı yine başardı. Ancak geceye damgasını vuran isim Hasan Şaş oldu. 80. dakikada kırmızı kartla oyun dışı kalan Şaş, ortalığı birbirine kattı. Kendisine büyük haksızlık yapıldığına inanan yıldız futbolcu, hakemin üzerine yürüdü. Hatta küfür bile ettiği ileri sürüldü. Asıl bomba ise maçın ardından yaşandı. Karşılaşma sonrası son derece sinirli ve gergin gözüken Hasan, “Ortada küfür yok, bir şey yok. Nasıl olsa Hasan sinirli diye kartı gösteriyorlar. Başka oyuncular hakeme müdahalede bulunuyor, yabancı dilde küfür ediyor ama onlara bir şey yok. Bu saatten sonra Türkiye’de futbol oynamam. Karar verdim, Galatasaray’a veda edeceğim, Avrupa’da bir takıma gideceğim. Devre arasında yönetim ile konuşup takımdan ayrılacağım. Bu kızgınlıkla alınmış bir karar” diyerek, ortalığı birbirine katıyordu. Kulislerde Hasan Şaş’ın bu kadar keskin olmasının altında sadece hakemlere yönelik öfkesinin değil, aynı zamanda Feldkamp’a karşı bir tepki yattığı da konuşuluyordu. Ancak olayın bu boyutu hiçbir zaman gündeme gelmedi. Takımın en büyük ağabeyi, hemen devreye girdi. Yıldız futbolcuyu ikna etmek için büyük çaba harcadı. Hasan’ın kararının değişip değişmediğini görmek için ise epey beklemek gerekti. Büyükşehir maçının Hasan Şaş için, bir faturası da üç maç ceza alması oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:04 am

Şampiyonluğun öyküsü-5

BU KEZ KELLE VERMEDİLER
Galatasaray’da her dönem bir çalkantı yaşanıyordu. Sular hiç durulmuyordu. Feldkamp, bu kez Ankaragücü maçı sonrası disiplinsiz davranışlarını gerekçe göstererek, Sabri’yi kadro dışı bıraktı. Genç yıldız daha önce de birkaç vukuata imza atmış ve kredisini doldurmuştu. Alman hocanın kararı kesindi, Sabri’nin takımla ilişkisi kesilecekti. Bu arada tartışılan hoca Feldkamp, yeni bir operasyon dalgasının da sinyalini veriyordu: “31 Ocak’a kadar 4 futbolcu istiyorum. Her yeni gelen için birisini göndereceğim. Ondan sonra gider miyim, kalır mıyım, beraber miyiz göreceğiz” açıklamasını yaptı.

YÖNETİM DE İSTEMİYORDU
Galatasaray, Ankara yolculuğuna çıkarken, İstanbul’da neredeyse bir takım bıraktı. Lincoln, Linderoth, Okan, Ayhan, Nonda, Hasan Şaş, Sabri ve Afrika Kupası’ndaki Song, Ankaragücü maçında yoktu. Ancak Sarı-Kırmızılı ekip, Ankara’dan 4-0’lık sonuçla dönerek moral buldu. Hakan Şükür ve arkadaşlarının ise bu kez kelle vermeye niyetleri yoktu. Feldkamp ve yöneticilerle bir araya geldiler. Yönetim de Sabri gibi genç, gelecek vaat eden bir yıldızı kaybetmek istemiyordu. Sonunda Feldkamp’a yapılan baskılar sonuç verdi. Hocasından özür dileyen Sabri takımda kaldı.

KRAL’DAN PROTESTO
5 Şubat da Kadıköy’de Fenerbahçe ile oynanan ve 0-0 biten Fortis Türkiye Kupası çeyrek final ilk maçında Mehmet Topal, Alex’e adım attırmadı. Tam her şey yoluna giriyor, sular duruluyor derken, bu kez krizin merkezinden Hakan Şükür yer alıyordu. Oyundan alınmasına sinirlenen Kral, direkt soyunma odasına giderek Feldkamp’a tepki gösterdi. Ancak maçın ardından yaptığı “Özür dilerim, böyle bir şey yapmamam gerekirdi. Üzgün olduğum için böyle davrandım” diyerek, hocasının gönlünü aldı.

LINCOLN SCHALKE'DE(!)
Hasan Şaş, Brugge ile oynanan hazırlık maçında gereksiz yere sarı kart gördüğü için Karl-Heinz Feldkamp tarafından cezalandırılıyor ve Çaykur Rizespor maçının kadrosuna alınmıyordu. Galatasaray’ın müzmin sakatı Cassio Lincoln ise gizlice Belek’de kamp yapan eski takımının fizyoterapistine tedavi olmak için Antalya’ya gidiyordu. Galatasaray teknik heyeti ve yönetimine göre ise Brezilyalı yıldız salonda çalışıyordu. Ancak futbol dünyası Lincoln’ün Schalke’nin kaldığı otele alınmadığı söylentileriyle bir süre çalkalandı. Cim Bom ligin ikinci yarısına 5-2’lik Rizespor galibiyetiyle başladı. Akıllarda kalan enstantane ise aralarında sürekli bir problem varmış gibi gösterilen Hakan Şükür ve Shabani Nonda’nın ortaya koyduğu tabloydu.

"OYUNCULARIMIZ DÖVÜLDÜ"
Şükür, attığı gol sonrası Kongolu yıldızın kramponlarını silerek iddialara cevap veriyordu. Nonda’nın tek golüyle geçilen Bursaspor maçında ise Başkan Canaydın dört aylık aradan sonra tribündeki yerini alıyordu. Bu karşılaşmanın ön plana çıkan konusu hakemler oldu. Adnan Polat, Hakem Bülent Yıldırım’ı “Oyuncularımızın sahada dövülmesine izin verdi” diyerek sert bir dille eleştirdi. Maçta Hakan Balta sahayı sedye ile terk ederken, Servet’in dili yarıldı. Sert futbolu nedeniyle tribünlerin ıslıkladığı Bursasporlu İsmail Güldüren ise beyin travması geçirerek hastaneye kaldırıldı. 90 dakikanın ardından Feldkamp’ın “Bugün takımımdan utanç duydum, rakibi küçük gördük” sözleri hafızalara kazındı.

"İKİ YIL DAHA OYNARIM"
Hakan Şükür, Galatasaray formasıyla kırılmadık rekor ve yaşamadık başarı bırakmamasına rağmen, en çok tartışılan adam konumundaydı. Özellikle bu sezon yapılan eleştirilerde Hakan’ın artık yaşlandığı ve futbolu zirvedeyken bırakmasının en doğrusu olacağı sık sık dile getiriliyordu. Ayrıca bazı çevreler tarafından uzun zamandır, takımın içinde ikilik yaratan bir kişi olarak gösteriliyordu.

"AYRILABİLİRİM" DEMİŞTİ
Ama tartışmaların odak noktasındaki adamın pes etme gibi bir düşüncesi yoktu. Ayakları götürdüğü yere kadar oynamaya devam edecekti. Daha önce baskıların da etkisiyle sezon sonunda Galatasaray’dan ayrılabileceğinin sinyallerini veren 37 yaşındaki Kral’ın beklenen açıklaması hat-trick yaptığı 6-3 kazanılan Vestel Manisaspor maçı sonrası geldi: “İki yıl daha oynarım.” Bu arada sakatlıktan kurtulan Lincoln iki ay aranın ardından ilk kez 18 kişilik kadroda yer aldı. Ama UEFA Kupası’nda Ali Sami Yen’de Bayer Leverkusen ile oynanan maçta soyunması sorun oldu.

"SİZİN İÇİN GİRİYORUM"
Feldkamp, kendisini 80. dakikada sahaya sürmek istedi. Lincoln ise buna çok kızdı. Ancak taraftar kendisine tezahüratta bulununca, tribünlere dönerek “Sizin için” işareti yaptı ve oyuna girdi. Galatasaray Leverkusen karşısında belki de Avrupa maçlarındaki en iyi performansını sergiledi. Ancak biraz şanssızlığı çokça da rakip kalecinin başarılı performansı nedeniyle sahadan 0-0’lık sonuçla ayrılmak zorunda kaldı.

FUTBOL VAR GOL YOK
Galatasaray, UEFA Kupası’nda Leverkusen ile oynadığı maçta çok iyi bir performans sergiledi. Ancak meşin yuvarlağı filelerle buluşturamadı. Bunda biraz şanssızlık, çokça da rakip kalecinin başarısı vardı. Hakan Şükür de bu maçta görev almıştı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:05 am

Şampiyonluğun öyküsü-6


Galatasaray’da kötü sonuçlar üst üste geliyordu. Sarı-Kırmızılılar, Beşiktaş’a da İnönü Stadı’nda Nobre’nin golüyle teslim oldu. İşler iyi gitmiyordu. O gün, cezalı olan Lincoln, derbiyi tribünden izledi. Devre arasında ise istenmeyen olaylar yaşandı. Brezilyalı yıldız tuvalette, Beşiktaşlı taraftarların tacizine uğradı. Tecrübeli futbolcuyu Haldun Üstünel ve Tunca Haznedaroğlu kurtardı. Karşılaşmanın ardından biri hariç yine futbolcularını hedef gösterdi: “11 Tane Servet’im olsa, bu maç farklı olurdu.” Cim Bom üst üste gelen iki yenilginin ardından Kayserispor’u Ali Sami Yen’de 2-0 yenerek hayata döndü. Bu kez tribüne çıkan isim Barış Özbek oldu. Gerekçe ise Beşiktaş maçındaki kötü futboluydu.

SABRİ HAKAN’A KOŞTU
Affedilen Sabri, attığı müthiş golle adeta “Ben harcanacak adam değilim” mesajı verdi. Golden sonra da direkt Ağabey’i Hakan Şükür’e koştu. Daha önce de rahatsızlandığı için A.Wien ve Gençlerbirliği Oftaş maçlarında takımı yalnız bırakan Feldkamp, bu kez yeni doğan torununu görmek için Almanya’ya gitti. Ancak bacağı enfeksiyon kaptığı için dönüşü uzadı. Galatasaray’ın başkentte Ankaraspor’u 1-0 yendiği karşılaşmada tecrübeli hoca yoktu.

Arda kazanılan maç sonrası “Feldkamp için oynadık” derken, Lincoln ise “Bıktım artık tekmelerden” diyerek isyan ediyordu. O günlerde Fenerbahçeli futbolcuların yengeç dansı modaydı.

POLAT’DAN ACI İTİRAF
Ümit Karan ise Lincoln ve Nonda ile birlikte misket havası oynuyordu. Bir türlü iyileşmeyen Kalli yine yoktu. Galatasaray, Fortis Türkiye Kupası mücadelesinde bir kez daha Ankara’daydı. Sarı-Kırmızılı ekip, Gençlerbirliği’ne 1-0 yenilerken, Adnan Polat, “Ben hayatımda bu kadar kötü bir Galatasaray görmedim” itirafında bulunuyor ve ardından ekliyordu: “Koskaca takımda ayakta kalan üç kişi vardı; Aykut, Servet ve Serkan Çalık.” Bu arada Feldkamp’ın dönüp dönmeyeceği de tartışılıyordu.

CANAYDIN HERKESİ ŞOK ETTİ
Avrupa Aslanı’nın, büyük umutlarla başlayan UEFA macerası, deyim yerindeyse tam bir bozgunla sona ermişti. İstanbul’da Bayer Leverkusen’e karşı ortaya konulan futbol nedeniyle, rövanş için herkes umutluydu. Ama tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Galatasaray, Leverkusen’den 5-1’lik skorla Avrupa’daki en ağır yenilgilerinden birisini alarak, UEFA defterini kapattı. Başkan Canaydın da tribünden dondu kaldı.

Ardından “Genel Kurul’da yeniden aday olmayacağım” sözleri, Galatasaray camiasına ikinci şok etkisini yaşattı. Çünkü hiç kimsenin onun bırakacağına ihtimal vermemişti. Daha doğrusu hiç düşünmemişti. Canaydın’ın büyük emek harcadığı Aslantepe projesini bitişini görmeden gitmesi kimseye mantıklı gelmiyordu. Ancak Özhan Başkan, mali kongrede “Hakkını helal edin” diyerek, genel kurul üyeleriyle vedalaştı. Vedalaşmanın ardından bile Canaydın’ın fikir değiştirebileceği görüşü ağır basıyordu. Bazı çevreler ise başkanın nabız yoklamak için bir adım geriye çekildiğini düşünüyordu. Ne de olsa Canaydın, kurt bir yöneticiydi ve genel kurul öncesi elini güçlendirmek için taktiksel bir yol izlemiş olabilirdi.

Ama böyle düşünenler, Özhan Başkan’ın ağızından bir laf çıktımı, tersini yapmasının mümkün olmadığını herhalde bilmiyorlardı.

HAGI... MONDRAGON...
Yeni dönemde aday olmama kararı alan Başkan Özhan Canaydın, Kasımpaşa maçı öncesi, Florya’ya gelerek futbolcularla da bir veda konuşması yaptı. Takımda ise işler hiç de iyi gitmiyordu.

Sarı-Kırmızılılar, 5-1’lik Leverkusen mağlubiyetinin ardından, Ali Sami Yen’de lig sonuncusu Kasımpaşa’ya da 1-0 mağlup olunca yer yerinden oynadı. Teknik Direktör Karl Heinz Feldkamp, kara gece için “En kötü günümüzdü” yorumunu yaparken, bu kez isyan edenler taraftarlardı.

Maç sonrasında Ali Sami Yen’de “Hagi, Mondragon” tezahüratları yükseldi. Tepkiden nasibini alanlar sadece Feldkamp ve yönetim değil, aynı zamanda futbolculardı. Galatasaray tepetaklak olmuş giderken, imdada Fenerbahçe yetişti. Sarı-Kırmızılı ekip, kupa çeyrek finalinin rövanşında ezeli rakibini 2-1 yenerek hem yoluna devam etti, hem de moral buldu. Ümit Karan’ın uzatma dakikalarında attığı golle getirdiği zafer ilaç gibiydi.

Yüzü gülmeyen tek isim büyük umutlarla transfer edilen ancak bir türlü sakatlıklardan kurtulmayan Lincoln’dü. Fenerbahçeli kaleci Volkan’la girdiği tartışma büyümüş ve rakibi hırsını alamayarak, Brezilyalı yıldızı tekmelemişti. Bu olay günlerce konuşuldu. Lincoln ise ancak kendisine Florya’da uygulanan 5 günlük terapinin ardından gelebildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:05 am

Şampiyonluğun öyküsü-7


VE POLAT BAŞKAN
Özhan Canaydın yönetime aldığı dönemde başkanlık sözü verdiği Polat’ı destekledi. Rakipsiz Polat, Galatasaray’ın 33. başkanı oldu. Kongrenin tek kaybedeni ise Abdurrahim Albayrak’tı. Son anda yönetim listesinden çıkartılan Albayrak, çocuklar gibi ağladı

Önünde yeniden seçilmesini engelleyecek bir güç olmamasına rağmen Başkan Özhan Canaydın’ın Mart’taki kongrede aday olmayacağını açıklaması, herkesi şaşırtmıştı. Canaydın da bu konuda ser verip, sır vermedi. Sebep sağlık problemleri olarak gösterilse de başkan, geçirdiği operasyon sonrası hızla sağlığına kavuşmuş ve eski günlerine dönmüştü. Bazı çevreler, aday olmaması için kendisine camianın ağır toplarının baskı yaptığını öne sürdü. Bu tezi savunanlara göre Canaydın’ın sağlık durumu işin bahanesiydi. Özhan Başkan, kendisi için sürekli düzenlenen yemeklere ve “Kal bizi bırakma” ısrarına rağmen, kararından dönmedi.

BAYRAĞI AL YÜRÜ
Adnan Polat ise “Başkan eğer yoksa, ben varım” diyerek adaylığını açıkladı. Özhan Canaydın, Haldun Üstünel’in olduğu bir ortamda Polat’a “Bayrağı al ve yürü, sonuna kadar senin arkadayım” dedi. Başkan, Adnan Polat’ı yönetimine alırken verdiği sözü tutuyordu. Polat’la birlikte 5 başkan adayı vardı. En güçlü rakibi ise Adnan Öztürk’tü. Camianın birleşin baskısı üzerine, ikili görüşmeler yaptı, ama anlaşma olmadı. Öztürk, üzerindeki baskılar nedeniyle çekilme kararı aldı. Onunla birlikte diğer iki adayda çekildi. Polat’ın önündeki tüm engeller kalkmıştı. 2148 oyla, karşısındaki tek rakibi Nazım Durak’a fark atarak, Galatasaray’ın 33. başkanı oldu. Durak’ın kazanma gibi bir kaygısı yoktu, hüsran yaşayan tek isim ise Abdürrahim Albayrak’tı. Polat, Albayrak’a yönetim kuruluna almak için söz verdi.

SERVET’TEN ARMAĞAN
Ancak Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin için onu devre dışı bırakmak zorunda kaldı. Galatasaray sevgisi ve sempatik tavırlarıyla Sarı-Kırmızılı camianın en renkli simaları arasında yer alan Albayrak çocuklar gibi ağlıyordu. Kulüp yönetimi değişirken, devre arasında Roma’dan transfer edilen Barusso ise İstanbul’da turist gibi geziyordu. Sadece Florya’da zaman doldurmak için antrenman yapıp gidiyordu. Galatasaray, yeni başkanını Denizlispor’u Ali Sami Yen’de Servet’in son saniyelerdeki golüyle 2-1 yenerek selamladı. Yaklaşık 4 aylık aradan sonra forma giyen Okan da takımının beraberlik golünü kaydetmişti.

SAKATIM DİYE MAÇA GELMEDİ...
Denizlispor maçı sorası Shabani Nonda’nın Hakan Şükür’ü hedef alan sözleri ortalığı karıştırdı. Kongolu yıldız, “Biz mücadele ederken, o sakatım diye Ankara’ya gelmedi. Maçtan bir gün sonra antrenmanda antilop gibi koşuyordu” dedi. Nonda’nın Galatasaray’a gelişinden bir süre sonra Hakan Şükür’le sorunlar yaşadığı sıkça dile getirilmişti. Ancak ikili maçlardaki gol sevinçlerinde birbirlerine sık sık jest yapıyor ve iddiaları adeta yalanlıyordu. Nonda’nın Denizlispor maçının ardından yaptığı açıklamalar ise Hakan’la arasında problem olduğunun bir kanıtıydı. Zaman zaman yedek kalmasına kızan Nonda, bu sözleriyle bir anlamda Hakan Şükür’ün “Ayrıcalıklı” bir futbolcu olduğunu ima ediyordu. Kongolü yıldızla birlikte İsmail Bouzid ve Barusso, milli takımdan geç döndükleri gerekçesiyle, bir hafta sonraki Gaziantepspor maçının kadrosunda yoktu.

ASLANLAR ÖLMEZ GALATASARAY YIKILMAZ
Ali Sami Yen’de 0-0 sonuçlanan Gaziantepspor karşılaşması belki de Galatasaray için milat oldu. Feldkamp, ortaya konulan çaresiz futbolu şu sözlerle özetliyordu: “Maçın yıldızı Aykut’a teşekkür ediyorum.” 90 dakika sonunda Ali Sami Yen’de toplanan yeni yönetim kurulu, Alman hocanın ipini çekmek istedi. Yiğit Şardan’ın tavrı netti, Başkan Adnan Polat’a “Hemen gönderelim” dedi. Ancak Polat, “Gönderirsek daha büyük bir kaos ortamı olur” karşılığını vererek, bir kez daha Feldakamp’ı istemeyenlerin önüne set çekti. Polat’ın bu tavrı zorunluluktan kaynaklanıyordu. Ligin bitmesine az bir süre kalmış ve Galatasaray’ın şampiyonluk şansı sürüyordu. Yani dereyi geçerken, hocayı değiştirmenin takıma yararı yoktu. Aynı zamanda futbolcularla Kalli arasındaki huzursuzluk da büyüyordu. Çünkü Feldkamp, takıma sahip çıkamıyor, kontrol edemiyor, oyuncu değişiklikleri ve taktiği hep tartışma konusu oluyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, her zaman alaycı bir tavırla yukarıdan bakan Feldkamp da eleştiriler yüzünden iyice bunalmıştı. Ve 5 Nisan günü, herkesi şok eden gelişme yaşandı. Tecrübeli çalıştırıcı, Başkan Adnan Polat’ın futbolcularla kendisinden izinsiz görüşme yaptığını gerekçe göstererek, istifasını verdi.

GÜLER’E ATEŞTEN GÖMLEK
Polat, Alman hocayı kararından geri adım attırmak için çok dil döktü. Ama, “İlkelerin adamı!” Feldkamp’ın kararı kesindi. Kalli’nin görevden ayrılışı ile birlikte futbolcularla arası iyi olmadığı bilinen antrenör Ahmet Akcan’ın istifası istendi. Herkes ite kaka giden Galatasaray’ın Feldkamp’ın istifasıyla son darbeyi yediğini düşünüyor ve yere yıkılmasını bekliyordu. Ancak böyle düşünenler çok yakında yanıldıklarını anlayacaklardı. Ateşten gömleği giymek ise fizyoterapist-kondisyoner Cevat Güler’e kaldı. Takım içinde teknik direktörlük diploması bulunan tek kişi konumundaki Güler Hoca, Cim Bom’u Gençlerbirliği maçına Adnan Sezgin, Nezihi Boloğlu ve Burak Dilmen’den oluşan ekiple hazırladı. Lincoln’ün golüyle kazanılan maçta, Brezilyalı dahil tüm futbolcuların dayanışması muhteşemdi. Kısacası, Feldkamp’ın gidişine üzülen yoktu, aksine herkesin keyfi yerindeydi. Galatasaray, Lincoln’ün cezalı olduğu için forma giyemediği Trabzonspor maçını da Arda’nın golüyle geçmeyi başardı.

FUTBOLCU DÖVMEK SERBEST
Ancak Gençlerbirliği ile oynanan ve 1-1 sonuçlanan Fortis Türkiye Kupası karşılaşması hüzünle sonuçlandı. Ankara’daki ilk maçı 1-0 kaybeden Cim Bom elendi. Bir yandan da hoca arayışlarını sürdüren Galatasaray’da Abdullah Avcı, Zacharoni, Van Gaal, Deschamp ve Laudrup gibi isimler gündeme geldi. İstanbul B.Şehir’i çalıştıran Abdullah Avcı, ilk önce sezon sonuna kadar takımın başına geçme teklifini kabul etmedi ve halen kulübüyle sözleşmesinin sürdüğünü söyledi. Daha sonra B.Şehir, Avcı’nın mukavelesini Galatasaray maçı öncesi uzattı. Diğer hocalarla da görüşmeler sonuçsuz kalınca, yönetim sezon sonuna kadar Cevat Güler’le devam etme kararı aldı. Galatasaray, zorlu geçmesi beklenen B.Şehir engelini 3-0’lık skorla aştı. Ancak Polat’ın, sertliğe göz yuman hakemlere tepkisi vardı: “Bundan sonra Galatasaraylı futbolcuları dövmek serbest.” Soyunma odasında ise şampiyonluk türküleri çoktan söylenmeye başlanmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ezgi_arda
Admin
ezgi_arda


Kadın Mesaj Sayısı : 262
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 3:06 am

Şampiyonluğun Öyküsü-8

KALLI'NİN AÇTIĞI YARALAR ÇABUK KAPANDI
Feldkamp’ın neden olduğu yaralar Galatasaray’da çok çabuk kapandı. Sarı-Kırmızılılar, ligin kaderini belirleyecek olan Fenerbahçe derbisine müthiş bir motivasyonla hazırlandı. Başkan Adnan Polat ise büyük bir manevra yaparak, eski başkanları bir araya getirdi, eski teknik direktörleri statta buluşturdu. Tribünde bir süre önce görevinden istifa eden Feldkamp da vardı. Ümit Karan sakatlığı nedeniyle hiç idman yapamadan maça çıktı. Ancak Lincoln’ün durumu sıkıntı yarattı. Brezilyalı yıldız, derbi öncesi son gün sakatlandı. Buna rağmen oynamak istediğini Adnan Sezgin’e iletti.

LİNCOLN DERBİSİZ BİTİRDİ
Sezgin, “Bana sağlam bir Lincoln lazım” karşılığını verdi. Bu gelişme şu anlama geliyordu: Büyük umutlarla transfer edilen Lincoln, ligi hiç derbi oynamadan tamamlayacaktı. Hemen dedikodu çarkları işlemeye başladı: Lincoln sakat değildi, takımın daha çok koşup mücadele etmesi için kadroya alınmamıştı. Sambacının derbiyi izlemek için Ali Sami Yen’e gelmemesi bu iddialarını savunanları haklı çıkartacak türdendi. Hasan Şaş ise soyunma odasında yaptığı konuşma ile güne damgasını vurdu: “Bugüne kadar yaşadığımız sıkıntıları, hoca krizlerini, boş tribünlere oynamayı Ali Sami Yen’e gelen 11 Fenerbahçeli anlayamaz. Şampiyonluğu elimizden almaya hiç kimsenin gücü yetmez.”

NONDA ASLAN OLDU
Gerçekten de Galatasaray o gün derbiye müthiş bir hava ile çıktı. Mücadelesi ile rakibini adeta sahadan sildi. Nonda’nın golü ise ligin bitimine 3 hafta kala Galatasaray’ı 3 puan farkla ligin zirvesine oturttu. Kongolu yıldız, aynı zamanda Fenerbahçe’ye 100. golü atan Galatasaraylı olarak tarihe geçti. Sarı-Kırmızılılar, çocuklar gibi sevinirken, tribünde gözyaşlarını tutamayan Feldkamp, “Bu takım benim eserim” diyerek başarından kendisine de pay çıkarıyordu.

AĞIR AĞABEYLER VE ÇETİN BİR ADAM
Galatasaray’ın şampiyonluğa ulaşmasında özellikle Feldkamp’ın ayrılışından sonra takım içinde sağlanan birlik ve beraberliğin önemli bir rolü oldu. Burada görev ise takımın ağır ağabeylerine düştü. Sezonu erken kapatan Hasan Şaş, Hakan Şükür ve Ümit Karan gibi emektarlar Galatasaraylılık ruhunu, genç arkadaşlarına aşılayarak zaferin kapılarının aralanmasını sağladı. Bir de Cesur Yürek Servet Çetin’i unutmamak lazım...

YENİ KAHRAMAN SERVET...
Servet ağabeyliği kadar, sahada verdiği cansiparane mücadele ile diğerlerinden bir adım öne çıktı. Galatasaray’a gelirken, şüpheyle bakılan yıldız futbolcu, sezon bittiğinde ise Sarı-Kırmızılılar’ın yeni kahramanı olmuştu... Ayrıca Nonda’ya ayrı bir prantez açılmalı. Afrika Aslan’ı, daha ilk sezonu olmasına rağmen futbolu ve golleri ile şampiyonluğa önemli katkı sağladı.

VE G.SARAY ÇILDIRDI
Sezon boyunca bir sürü sıkıntı yaşayan, sakatlıklardan dolayı birçok maça yabancısız çıkmak zorunda kalan, en sonunda hocasını da kaybeden Galatasaray, şampiyonluğa emin adımlarla ilerliyordu. Sarı-Kırmızılılar’ın önündeki tek engel olarak Sivasspor kalmıştı. Rakibin de zirve iddiasının bulunması karşılaşmanın önemini daha da artırıyordu. Sarı-Kırmızılı ekip, bu maça da büyük bir motivasyonla hazırlandı. Cim Bom sakatı, cezalısı, aşçısı, kulüp görevlisiyle berabere tam 82 kişilik kadroyla Sivas’a gitti. Mesaj gayet açıktı: “Biz tek yürek ve tek vücuduz.”

ARKADAŞLAR DURUN BİR DAKİKA
Sezonu çok önceden kapatan Hasan Şaş, Fenerbahçe derbisinde olduğu gibi, Sivasspor maçı öncesi bir kez daha sahne aldı. Takım arkadaşları sahaya çıkarken, arkalarından “Durun bir dakika” dedi ve yaptığı duygusal konuşmayla futbolcuları bir kez daha ateşledi. 4 Eylül Stadı’ndaki karşılaşma ise belki de son yılların en çekişmeli, en heyecanlı maçı oldu. 90 dakika sonunda Galatasaray 5-3’lük skorla şampiyonluk kapılarını sonuna kadar açarken, Arda Turan da kariyerinde ilk kez hat-trik yaparak, galibiyete çok büyük bir katkı yaptı. Sarı-Kırmızılılar, her ne kadar “Henüz şampiyon olmadık” dese de sonraki bir haftalık süreçte şampiyonluğa ulaşmış bir takımın coşkusu vardı.

ALİ SAMİ YEN’DE GERÇEK ASLAN
Taç giyme töreni ise muhteşem oldu. Galatasaray, evinde Gençlerbirliği Oftaş’ı 2-0’lık skorla geçerken, Fenerbahçe, deplasmanda Trabzon’a aynı skorla yenilmiş ve Cim Bom 17. şampiyonluğunu ilan etmişti. 10 Mayıs 2008 “Galatasaraylılar’ın Çıldırma Günü” olarak tarihe geçti. Futbolcular, teknik heyet, yönetim ve taraftarlar şampiyonluk coşkusunu doyasıya yaşadılar. Kutlamalarda Ali Sami Yen’de gerçek bir Aslan getirilmesi ise sonraki süreçte epeyce tartışma yarattı.

(SON)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ardakolik-giRL
Admin
Ardakolik-giRL


Kadın Mesaj Sayısı : 216
Yaş : 29
Nerden : Almanya
Kayıt tarihi : 07/07/08

Şampiyonluğun Öyküsü Empty
MesajKonu: Geri: Şampiyonluğun Öyküsü   Şampiyonluğun Öyküsü Icon_minitimeSalı Tem. 08, 2008 10:45 pm

Sagol canim:)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pelinkarahanfan.flumma.net
 
Şampiyonluğun Öyküsü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Arda Turan Fan Club :: Galatasaray :: Galatasaray Hakkinda-
Buraya geçin: